2 Mayıs 2016 Pazartesi

Bir avuç toprak, biraz da suyum ben, neyimle övüneyim...


Bir avuç toprak, biraz da suyum ben, neyimle övüneyim...
İnsanoğlu kendini müstağni gördüğünden azar, yoksa acizlikten beli bükülmüştür.

“Bir avuç toprak, biraz da suyum ben, neyimle övüneyim, işte buyum ben” diyor Yunus Emre... ne kadar güzel söylemiş, ne kadar hikmetli anlatmış. Bu söz üzerine sayfalar dolusu yazı yazılmaz mı...
İnsanın en şaşırtıcı özelliklerinde biri bu kadar aciz olup aynı zamanda bu kadar kibirli olmasıdır... Allah ayette insanın bu zalim ve nankör yönüne dikkat çeker:
Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.
Sonra aşağıların aşağısına çevirdik. (Tin Suresi, 4-5)
Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O'dur. Gerçekten insan pek nankördür. (Hac Suresi, 66)
İnsan haşa büyüklendiği zaman, kendisini üstün görüp Allah’a secde etmediği zaman şeytanın özelliklerini üzerinde barındırır. Şeytan’da Allah “çamurdan yarattığım insana secde et” dediğinde “beni ateşten yarattın, ben ondan daha hayırlıyım” diyerek secde etmekten yüz çevirmiştir.
Dikkat edin, dışarıda kibirli, kendinden son derece emin, sadece kafasının doğrultusunda giden, laftan, uyarıdan hiç anlamayan milyonlarca insan var. Bunlar tıpkı şeytan gibi büyüklendikçe büyükleniyor, eleştiriye asla tahammül edemiyorlar. Küçük dağları ben yarattım havasında dolaşıyorlar. Çevrelerindeki mazlum insanlara da kök söktürüyorlar. Onlara “dünyayı bırakın,ölümden sonra ahiret var, Allah için yaşayın” desen çok net bir şekilde ahirette daha güzel karşılık bulacaklarını söylerler. Bunlar şuurları kapalı, ahiretten tamamen habersiz kişilerdir. BunlaraKuran’ı anlatan kişiyle aralarına adeta görünmez bir duvar örülmüştür. Kalpleri kapalı olduğu için anlayamazlar.
Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan -sağırlara- üstelik hiç akılları ermiyorsa sen mi duyuracaksın? Ve sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları -üstelik basiretleri de yoksa- sen mi doğru yola ulaştıracaksın? (Yunus Suresi, 42-43)
Şeytan büyüklük taslayan insanları Allah’tan, dinden ve Kuran’dan uzaklaştırır. Bu kibirlenen insanların kalpleri kararır, şeytan kalplerini kaskatı yapar. Öyle ki hiçbir şey anlamayacak duruma gelirler.
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir. (Bakara Suresi, 74)
Bizim ayetlerimize ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayanlar (müstekbir olmayan) imaneder. (Secde Suresi,15)
İşte ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir. (Kasas Suresi, 83)
Sonuç olarak Allah insanı bir damla sudan yaratmıştır. Allah insanın hiçbir şeyine, ne duasına, ne ibadetine, ne de iman edip Kendisini yüceltmesine muhtaç değildir. Zaten tüm kainat Allah’ı tesbih edip yüceltir. Ama insan vücudundaki trilyonlarca hücresine kadar Allah’a muhtaçtır. Allah rızık vermese açlıktan ölür, Allah temizlemese yüzüne bakılmayacak hale gelir. Birkaç gün su içmese perişan olur. Aklı Allah’ın sonsuz aklı karşısında bir toz tanesi kadar bile değildir. Buna rağmen kendi küçük aklını çok beğenmesi adeta bir mucizedir. İnsan ruhunda Allah’ın verdiği sevgiyi, acıma hissini, şefkati, merhameti taşır. Bunların sonsuz katına ise Allah sahiptir. Allah bunca acizliği insana dünyayı sevmemeleri için vermiştir. Buna rağmen insanların çoğu büyük bir mucize olarak dünyaya deli gibi bağlıdır, ahireti unutup yalnızca dünya için yaşamaktadır.
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünyahayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Ali İmran Suresi, 14)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder