11 Ekim 2015 Pazar

Hz. Davud lir, tef, ziller ve çıngırak eşliğinde Allah’ın huzurunda dans ediyordu...


Hz. Davud lir, tef, ziller ve çıngırak eşliğinde Allah’ın huzurunda dans ediyordu...
Tevrat'ta Hz. Davut'un dansı övülüyor, yobazlar ise hem müziği, hem dansı yasaklıyor.

Yobazlar müziği, dans etmeyi haram kılıp müminlere yasaklıyorlar ya, halbuki Kur'an’da müziğin ve dansın haram olduğuna dair tek bir ayet yok. Tam tersine Allah insanın fıtratını müzikten, sanattan, resimden, güzel kıyafetlerden, takılardan çok hoşalanacak şekilde yaratmış. Bütün bu nimetlerin çok daha güzelleri ve ihtişamlı olanları cennette de var. Yobazlar boş yere hem kendilerine hem de diğer müminlere uydurukları sahte hadisler yüzünden, helalleri haram kılarak eziyet ediyorlar. 
Bağnazlar dans etmeyi ve müziği yasaklayadursunlar, Tevrat’ta Hz. Davud’un lir, tef, ziller ve çıngırak eşliğinde ezgiler okuyarak Allah’ın huzurunda dans ettiği anlatılır.Hatta Hz. Davud’un bu dansına haset eden insanların olduğu da belirtilir. Tıpkı bugün Müslüman toplumlarda helali, haram kılmaya kalkışanlar olduğu gibi o dönemde de Museviler arasında müzik ve dansı kendilerince haram kılmaya kalkışanların varlığını Tevrat’tan öğreniriz. Bu kişiler, Hz. Davud gibi bir peygamberin uygulamalarını bile kendilerince eleştirmişlerdir. Tevrat’ta Hz. Davut’un dansı şöyle bildirilir:
... Bu arada Davut’la bütün İsrail halkı da RAB’bin önünde lir, çenk, tef, çıngırak ve ziller eşliğinde ezgiler okuyarak var güçleriyle bu olayı kutluyorlardı... (Tevrat, 2. Samuel, 6:5)
Keten efod kuşanmış Davut, RABB’in önünde var gücüyle oynuyordu. Davut’la bütün İsrail halkı, sevinç naraları ve boru sesi eşliğinde RABB’in Sandığı’nı getiriyorlardı. RABB’in Sandığı Davut Kenti’ne varınca, Saul’un kızı Mikal pencereden baktı. RABB’in önünde DANSEDEN Kral Davut’u görünce, onu küçümsedi. (Tevrat, 2. Samuel, 6:14-16)
Davut ailesini kutsamak için eve döndüğünde, Saul’un kızı Mikal onu karşılamaya çıktı. Davut’a şöyle dedi: “İsrail Kralı bugün ne güzel bir ün kazandırdı kendine! Değersiz biri gibi, kullarının cariyeleri önünde soyundun.” Davut, “Baban ve bütün soyu yerine beni seçen ve halkı İsrail’e önder atayan RABB’in önünde oynadım!” diye karşılık verdi, “Evet, RABB’in önünde oynayacağım. Üstelik kendimi bundan daha da küçük düşüreceğim, hiçe sayacağım. Ama sözünü ettiğin o cariyeler beni onurlandıracaklar.” (Tevrat, 2. Samuel, 6:20-22)
Böylece İsrailliler sevinç naraları atarak, boru, borazan, zil, çenk ve lirler çalarak RABB’in Antlaşma Sandığı’nı getiriyorlardı. RABB’in Antlaşma Sandığı Davut Kenti’ne varınca, Saul’un kızı Mikal pencereden baktı. Oynayıp zıplayan Kral Davut’u görünce, onu içinden küçümsedi. (Tevrat, 1. Tarihler 15:28-29)
Görüldüğü gibi o dönemde Hz. Davud’un kendi eşi dahi Hz. Davud’un insanlar arasında eğlenerek, sevinçle, mutlulukla dans etmesine karşı gelmiş, bunu kendince küçük görmüştür. Oysa Allah bu eğlenceli ortamı Tevrat’ta överek anlatmıştır. Kuşkusuz, Hz. Davud da Allah’ın müzik ve dansa yönelik hükümlerine uyarak en güzel tavırda bulunmaktadır. Fakat dışarıdan bakanlar, Hz. Davud’un peygamberliğine güvenemeyenler ve kendi kendilerine bir taassup dini oluşturmaya çalışanlar onu yargılamaktadırlar.
Peygamberlere yapılan bu yargılama şu an günümüzde de gerçek Kuran Müslümanlarına yapılmaktadır. Kuran’daki din yerine taassubu seçmek zaten tarih boyunca en büyük belalardan biri olmuştur. Kadın, müzik ve dans bunun en belirgin ortaya çıktığı alanlardır.
Oysa Hz. Davud örneğinde olduğu gibi bizim Peygamberimiz de Allah’ın bir nimeti olan müzik ve danstan çok hoşlanırdı. Nitekim, Peygamberimiz’in hadislerinde dans eden sahabelerden bahsedilir, hatta Peygamberimiz’in oynayan ve eğlenenleri teşvik eden sözleri vardır. Kuran ile mutabık olmaları sebebiyle aşağıda birkaç örneğini verdiğim hadislerdeki bu sözlerin sahihliği kuvvetle muhtemeldir:
Âmir b. Sa’d’den nakledilmiştir: “Bir düğün münâsebetiyle Karaza b. Ka’b ve Ebu Mes’ûd el-Ensârî’nin yanına gittim. Küçük bir kız çocuğu şarkı söylüyordu. Ben: “Siz Rasulullah’ın arkadaşları ve Bedir ashabından olduğunuz halde, sizin yanınızda bunlar (nasıl) yapılıyor?” dedim. Onlar: “İster bizimle kalırsın, istersen gidersin. Bize, düğünde eğlenmeye, izin verildi.” dediler.  (İbn Hacer, Metâlib, II, 54; Cüdey’, Ehâdîs-ü Zemmî’l-Gınâ, s., 50)
Aişe (ra) rivayet ediyor: Resulullah bir düğünlerinde Ensar kadınlarına uğradı. Onlar şarkı söylüyorlardı...  (İbni Mace, Nikah: 21, Buhari, Nikah: 48, Megazi:12)
...Muavviz b. Afra’nın kızı er-Rubey gelin olduğu zaman, düğün törenine Peygamberimiz’de gitmiş ve onun yanına oturmuştu. Bu sırada bazı kızlar, def çalıp Bedir günü şehit olanların menkıbelerini şarkı şeklinde söylemeye başlamışlardı...  (Buhari, Nikah, 49/1, VII/25, Tirmizi, Nikah, III/399)
Yine Hz. Aişe, bir kadını Ensar’dan bir adamla evlendirmişti. Peygamberimiz: Ya Aişe, sizin beraberinizde def çalan, şarkı söyleyen şarkıcılarınız yok mu? Çünkü Ensar oyun ve eğlencelerden hoşlanır.” dedi.  (Buhari, Nikah 64/1, VII/28)
Resulullah Medine’de bir yere uğradığında def çalarak şarkılar söyleyen genç kızların şöyle dediklerini işitir: “Biz, Beni Neccar kızlarıyız, Muhammed ne güzel (sevimli) komşudur”. Resulullah (sav) bunun üzerine; “Allah biliyor ki, elbette ben de sizleri sevmekteyim” buyurur. (İbni Mace, Nikah, 21/1899, I/612)
Mümin kardeşlerim, uydurma hadislere karşı çok dikkatli olun, helal olan şeyleri sakın kendinize haram kılmayın, yoksa bu yaptığınızdan sorumlu olursunuz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder