9 Ağustos 2015 Pazar

İki başına, bir evin bir odasında ölümü beklemek…


İki başına, bir evin bir odasında ölümü beklemek…
Dünya sevgisi bazı insanların gözünü o kadar kör etmiş ki, ahiretin varlığını göremiyorlar.

Geçtiğimiz günlerde bir akrabamın cenazesinde bir akrabama rastladım. Yıllar oldu görüşmeyeli. Kendisi de, eşi de çok yaşlanmış. Yüzülmüş, yüzülmüş ve nerdeyse hayatın sonuna gelinmiş.
Fakat her nedense insanların gözlerinin önünde, tabutun içinde bir insan cansız bedeniyle yatsa da insanlar kendilerine ölümü hiç yakıştırmıyorlar. Bu akrabam ve eşi de öyle. Zengin oldukları için, maddi durumları yerinde olduğu için son derece lüks evlerinde yaşıyorlar ve hala kibirliler. Hala son derece içi boş konulardan bahsedip duruyorlar. O cenaze götürülüp camiden çıktıklarında da o görüntüyü tamamen unutacaklar. Nerede gezelim, nerede eğlenelim diye bakacaklar.
Hâlbuki ölüm onlara da bana da, herkese de çok yakın. Onlar güzel manzaralı evlerinin bir odasında otururken ölüm her gün onlara da bir adım daha yaklaşıyor. Onlar ise bir kere bile namaz kılmıyorlar, bir kere bile alınları secdeye varmıyor. Kuran’da onlar için indirilen ayetlerin birini bile bilmiyorlar. Kuran’ı hiç okumamışlar, hiç merak etmemişler. Görseniz sanki Müslüman değiller. Sanki bu insanlar Kuran’dan sorumlu tutulmayacaklar. İngilizce kelimeler havada uçuşuyor, yeni gidilen seyahatler anlatılıyor, insagram’da, facebook’ta durmadan resimler paylaşılıyor. Sanki Türk ve Müslüman değil de bir Avrupalı, Amerikalı gibiler. Bir özentiliktir gidiyor.  
İnsan dilediği gibi kendisini kandırabilir. Dilediği gibi “Kuran ile ilgilenmiyorum, din ile ilgilenmiyorum, bu konularla alakam yok” diyebilir. Üstelik Allah ona her an can verirken, her an nefes aldırırken, her an yaşamasına izin verirken. Ama böyle kibirlenerek hiçbir yere varamaz. Ve ancak ve ancak kendisini kandırır. Allah’ın bu insanların iman etmesine, bu insanların secdesine zaten ihtiyacı yok. Bütün kâinat Allah’ı övüyor zaten. Ama bu insanların her zerrelerine kadar Allah’a ihtiyaçları var.
Ben bu insanlarla konuşurken içimden düşündüm, kaç yıl kaldı geriye diye? Bir gün mü, on gün mü, yoksa on yıl mı? Bitip gidiyor dünya işte. Ne fark eder, sonunda beyaz kefenle o tabutun içine girmeyecek mi herkes? Ne kadar seversen sev, elinden kayıp gidecek işte. Öyleyse sende eşinle birlikte sana hızla yaklaşan ölüme yakalanmayacak mısın? Sen de bir başına hesap vermek üzere Allah’ın huzurunda durmayacak mısın? O zaman bu kadar habersiz olmak niye, bu kadar kibir niye?
Şüphesiz, inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar. (Bakara Suresi, 6)
Şüphesiz inkâr edenler, onların malları da, çocukları da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar. (Ali İmran Suresi, 10)
Gerçek şu ki, inkâr edenler, yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyamet gününün azabından (kurtulmak için) fidye vermeye kalkışsalar, yine onlardan kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır. (Maide Suresi, 36)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder