9 Ağustos 2015 Pazar

Benim karakterim böyle, ne yapsam değişemiyorum, beni idare edin…


Benim karakterim böyle, ne yapsam değişemiyorum, beni idare edin…
İman etmeyenler nefislerinin kötülüklerine kapılıp giderler, mümin ise nefsini Kuran'la eğitir.

Çoğu insan bu kafada. “Benim karakterim böyle, çok kıskancım, çok tembelim, çabuk öfkelenirim, çok sıkılganım, ne yapsam değişemiyorum, kötü huylarımı değiştiremiyorum, beni böyle idare edin” diyen çok insan var.
Halbuki bu mantık Kur'an’a uyan bir mantık değil. İnsan dilerse, gerçekten iman ederse, Allah için nefsini eğitmeye niyet ederse, o zaman yapamayacağı hiçbir şey yok. İnsanların nefislerindeki kötülükleri, eksiklikleri düzeltememeleri iman eksikliğinden kaynaklanıyor.
Dünya hayatına dalan, kaderi unutan, her şeyin Allah’ın kontrolünde olduğunu fark edemeyen bir insan tabii ki öfkelenir. Ahireti unutup dünyayı isteyen bir insan tabii ki bencilleşir, kıskanç tavırlar sergileyebilir, yeri geldiğinde kendisini koruyup karşı tarafı ezebilir. Ama bu insan gerçekten iman etse, Allah’tan korksa, her tavrının hesabını ahirette vereceğini bilse bunu yapamaz.
İmanı zayıf olan insanlarda şeytan “çabalıyorsun ama yapamıyorsun, sen elinden geleni yapıyorsun” diye telkin verir. Eğer bu telkine kanarsanız o zaman çevrenizdekilere “ben kendimi değiştiremiyorum, beni böyle kabul edin” dersiniz. Halbuki önemli olan çevrenizdeki insanların sizi kabul etmesi değil, asıl önemli olan Allah’ın sizi kabul etmesidir. Allah insanların Kuran ile nefislerini eğitmeleri gerektiğini şöyle bildirir:
Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene',
Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).
Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 7-10)
Kuran okuyan, Kur'an’a uyan bir mümin nefsini nasıl eğiteceğini de çok iyi bilir. Nefsini eğitmeye niyet edip sonuç alamadığını söylemek hiçbir şekilde doğru değildir. Mümin bu konuda son derece kararlı olduğunda, istikrarlı olduğunda ve irade gösterdiğinde nefsini eğitmeyi başarır. Çok zor ve sıkıntılı olaylar üst üste de gelse, karşısına tahammülsüz, öfkeli ve ters insanlar çıksa da müminin her durumda güzel ahlak gösterme konusunda iradeli olması gerekir. Allah bazen imtihanın bir gereği olarak bir çok zorluğu birarada yaratabilir. Zorlu hastalıklar, maddi sıkıntılar, çevreden gelen iftira, baskı, saldırılar ve şeytanın vesveseleri bir anda bir kişinin hayatına hâkim olabilir. Ancak işte gerçek müminleri ortaya çıkaran, gerçekten samimi iman eden kimselerin ayırdedilmesini sağlayan olaylar da bunlardır.
Bu nedenle samimi bir mümin hiçbir zaman için kendisini şeytanın telkinlerine bırakıp güçsüzlüğü kabul etmez. Ne konuşmalarında ne de düşüncelerinde asla kendisine güçsüzlük telkini yapmaz. Aksine nefsindeki kötü huylara, kişiliğindeki bozukluklara karşı çok keskin bir iradeyle karşı koyup güçlü bir karakter sergiler. Mümin, Allah'ın rızasını kazanabilmek için, değil kişiliğindeki birkaç eksiklik, dünya şartlarında karşısına çıkabilecek her türlü zorluk ve sıkıntıyı aşmaya taliptir. Asıl hayatın, ahirette olduğunu; dünya hayatının ise bir eğitim yeri olduğunu çok iyi bilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder