29 Ocak 2015 Perşembe

Kuran, hırsızlık ve el kesme…


Kuran, hırsızlık ve el kesme…
Kuranda affetmenin daima daha hayırlı olduğu bildirilir.

Yobazların nasıl uydurma hadislerle dinimizi adeta bir korku, yasaklama, kadınları aşağılama ve köleleştirme dini olarak gösterdiklerini anlatmaya devam edeceğim. Onların uydurdukları binlerce uydurma hadis sayesinde insanlar İslam’ı çok yanlış tanıdılar. Dünya çapında İslamofobi yayıldı. İnsanlar dinimizin bir sevgi dini olduğunu unutup İslam’ı dehşet ve terör dini olarak görmeye başladılar. Daha önceki yazılarımda uydurma zina, traş olmama, içki içme ile ilgili uydurma hadislerden bahsetmiştim. Bağnazlar bakın hırsızlar konusunda nasıl hadis uydurmuşlar:
Hırsızlıkta ısrar edenleri öldürün.  (1631-Ebû Dâvud-Nesâî)
Hırsızlıkta ısrar edenlerin öldürülmesi, Kuran’da asla mevcut olmayan ve tabi ki bir başka uydurma hadisin ürünü olan bir hükümdür. Ve yine, korkunç bir cinayettir. Kuran’da hırsızlık yapan kişilerle ilgili hüküm şu şekildedir:
Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah’tan, ‘tekrarı önleyen kesin bir ceza’ olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Maide Suresi, 38)
Bu ayette kesme fiili için kullanılan terimin Arapçası “İktauu”dur. Bu kelime, “kataa” yani kesmek fiilinin çoğul halidir. Kuran’da “kataa” fiilinin nasıl bir kesme şeklini tarif ettiğini, aynı fiilin geçtiği aşağıdaki ayetten anlayabiliriz:
(Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf’a da:) “Çık, onlara (görün)” dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: “Allah’ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir” dediler. (Yusuf Suresi, 31)
Burada ellerine meyve soymak için bıçak verilen kadınların şaşkınlıktan ellerini kesip koparmadıkları açıktır. Tarif edilen ortamda elden kayan bıçağın deri üzerinde bir çizik oluşturduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kelimenin anlamını dikkate aldığımızda, kesme fiilinin “kesip, koparma” gibi bir hüküm taşımadığı, sadece caydırma amaçlı veya o kişinin hırsızlık yaptığına dair belirleyici ve böylece tekrarı önleyen bir çiziği ifade ettiği ortaya çıkmaktadır.
Hırsızlık hükmü ile ilgili olarak Kuran’a bakıldığında, her suçta olduğu gibi burada da affetmenin ön plana çıktığını görürüz.Kuran’da hırsızlık ile ilgili hükmün tarif edildiği Maide Suresi 38. ayetten bir sonraki ayet, bu eylemi yapan kişinin affedilmesi üzerinedir. Elbette bunun için en büyük şart, yaptığı eylemin ardından kişinin tevbe etmesi ve davranışlarını düzeltmesidir. Ayette bu, açıkça belirtilmiştir:
Ancak kim işlediği zulümden (hırsızlıktan) sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 39)
Burada belirtilmesi gereken önemli bir diğer nokta da, hırsızlık eyleminin sebebi olmalıdır. Hırsızlıkla ilgili Kuran’dan söz konusu hükmün uygulanacağı toplumlar kuşkusuz ki Kuran’ın şeriatına bağlı İslam toplumlarıdır. Kuran’ın şeriatına bağlı bir İslam toplumunda ise bir yanda zenginlerin olup diğer yanda fakirlerin olduğu bir yapının bulunması mümkün değildir. Çünkü Kuran’ı esas alan toplumlar infak sisteminin mükemmel şekilde yaşandığı toplumlardır. Yani maddi imkânı olanlar, imkanı olmayanların daima koruyucusudur ve malı daima yoksullara vermekle yükümlüdürler. Konuyla ilgili ayet şu şekildedir:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitab’a ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)
Bu genel bilgiyi verdikten sonra şu soruyu soralım: Hırsızlık neden yapılır? Birinci sebep ihtiyaçtır. Bir insan zor durumda kaldığı, borçlandığı, yoksullukla boğuştuğu için yanlış bir tercih olarak hırsızlığa başvurabilir. Oysa Kuran’ın himayesi altındaki böyle bir toplumda zor durumda kalan, borçlanan, yoksullukla boğuşan bir insanın olması mümkün değildir. Yoksullar, maddi imkânı olanlar tarafından korunurken, zor durumdaki kişilerin borçlarıyla ilgili hüküm Kuran’da; “...(Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.” (Bakara Suresi, 280) ayetiyle net olarak belirtilmiştir.
Hırsızlığın muhtemel ikinci sebebi ise zihinsel, psikolojik rahatsızlıklar olabilir. Bu, zaten kişinin tedavisini ve rehabilitesini gerekli kılan özel bir durumdur ve söz konusu kişi suçlu değil hastadır. Bu ikisi dışında insanları hırsızlığa sürükleyebilecek pratikte bir sebep bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu sebeplerin ortadan kaldırılmasıyla birlikte, İslam toplumlarında hırsızlık gibi bir suçun meydana gelmesi en baştan önlenmiş olmaktadır.
Bütün bunları göz ardı eden hurafeciler İslam’ı ölüm ve vahşet dini olarak tanıtmaya çalıştıklarından, bu konuda da Kuran’a tamamen aykırı bir hüküm koymuşlardır. Hırsızlık haram bir fiil olmakla birlikte çoğu zaman hırsızlık yapmış olan kişinin ihtiyaç içinde veya hasta olup olmadığı onları ilgilendirmez bile. Oysa ihtiyaç içinde olan da, hasta olan da Müslümanların sorumluluğu altındadır. Bu sorumluluğu görmedikleri gibi, bu bağnazca hüküm nedeniyle pervasızca cinayet işleyebilmektedirler. Bu sahte hükmü koyanlar, kendilerince Kuran’ı (Haşa) beğenmemekte, kendi sapkın zihniyetlerine uygun bulmamakta, Kuran’ın adaletsistemi yerine kendi adalet sistemlerini kurmaya kalkmaktadırlar. Kuran’a baktığımızda ise bu vahşetin yerine daima sevgi ve bağışlayıcılığı görürüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder