2 Eylül 2014 Salı

Allah’ın üzerimizdeki bağışlayıcılığı olmasa ne yapardık?


Allah’ın üzerimizdeki bağışlayıcılığı olmasa ne yapardık?
Hepimiz Allah'ın bağışlayıcılığına ve merhametine sığınıyoruz.

Öncelikle yazılarımı büyük bir içtenlikle ve samimiyetle yazdığımı söylemek istiyorum. Bu yazılar iman edenlerin imanlarına iman katmak için yazılıyor. Aynı zamanda kalbi imana yatkın olan ama daha henüz iman etmemiş insanlar için yazılıyor. Her gün yazılarımı kaç kişi okuyor bilmiyorum ama umarım okuyan birçok insanın kalbi imanla dolar, Allah’a daha çok yaklaşırlar. Yazılarımı yazmamın başka bir amacı da insanları yanlış bilgilerden kurtarmak.
Çoğu insan Kuran’ı bilmediğinden, kendi kafasından uydurduklarıyla, ya da insanlardan duyduklarıyla hüküm verebiliyor. Verdiği hüküm de Kuran’a göre çok yanlış olabiliyor. Birçok insan bugüne kadar işlediği günahlardan dolayı “Artık ben bittim, Allah nasıl olsa beni affetmez, bundan sonra ne yapsam kendimi düzeltemem” mantığında oluyor. Hatta bu düşüncelerini aynı bu şekilde ifade ediyor.
Oysa bu mantıklar tamamen şeytanın uydurması olan düşüncelerdir, insana kurulan bir tuzaktır. Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Bir insan 30 yaşında da iman edebilir, 50 yaşında da, ya da çocukken de. Ve bu insanın asıl hayatı iman ettikten sonra başlar. Bunu hayatınızda tertemiz bir sayfanın açılması olarak düşünebilirsiniz. Bu tertemiz sayfadan önceki hayatınız ile artık aranızda bir perde çekilmiştir. Çünkü siz geçmiş hayatınızda iman nedir bilmiyordunuz, Kuran ayetlerini bilmiyordunuz, Allah sevgisi ve Allah korkusu nedir bilmiyordunuz. Dolayısıyla Allah’a tövbe edip, bağışlanma dileyip tertemiz bir hayata başlarsınız. Geçmiş günahlarınızdan endişelenmeniz yersizdir. Siz artık Allah’a teslim olmuş bir kulsunuz. Bu yüzden şeytanın bu yönde verdiği vesveselere sakın aldanmayın. 
Hepimiz insanız, hepimiz Allah’ın kuluyuz. Hepimizin içinde eğitilmek üzere bekleyen nefislerimiz var. Hepimiz bu dünyada sürekli imtihan oluyoruz ve nefsimizi cennet için eğitiyoruz. Sürekli imtihan olmak demek, ya da içte sürekli kötülüğü, bencilliği emreden bir nefis demek insanın zaman zaman hata yapması, ya da yanılması demektir. İnsan ancak derin bir imanla, akılla, samimiyetle, tam anlamıyla Kuran’a teslim olarak hata yapmaktan kurtulabilir. Ama bütün bunlara rağmen insan olduğu için, aciz olduğu için ve dünyada denendiği için yine de hata yapar. Bunun sonucunda da tövbe eder, sabreder ve Allah’ın bağışlayıcılığına sığınır. Unutmayın ki insan hatalarını düzelttikçe, nefsini eğittikçe, sabrettikçe ve tevekkül ettikçe değer kazanır.
Hiç düşündünüz mü, Allah’ın bağışlayıcılığı olmasa ne yapardık? Ama Allah kullarına karşı o kadar sevgi doludur ve o kadar şefkatlidir ki, Kuran’ın birçok ayetinde bağışlayan ve esirgeyen olduğunu bildirerek kullarını esirger. Bu yüzden hiç kimse işlediği günahlar nedeniyle “artık Allah beni bağışlamaz” şeklinde Kuran’a uymayan bir düşünceye saplanıp kalmasın. Allah Kuran’da samimi iman ettikten sonra kullarının günahlarını affedeceğini söyler. Burada önemli olan insanın iman ettikten sonra bile bile günah işlemeye devam etmemesi, samimi bir şekilde hatalarını terk etmesidir. Bundan sonra Allah’ı bağışlayan ve esirgeyen olarak bulacaktır.
Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim. (Bakara Suresi, 160)
Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. (Nisa Suresi, 17)
tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 18)
Ayetlerde Allah bizleri samimiyete çağırır. Bütün kötülükleri yapıp ettikten sonra ölüm anında edilen tövbeyi kabul etmeyeceğini bildirir. Bu yüzden samimiyetle Allah’a yönelmek gerek, henüz insanın önünde vakit varken günahlardan arınıp, tövbe edip, dosdoğru bir şekilde Kuran’a uyarak yaşamak gerek, Allah’ın çok bağışlayan ve esirgeyen olduğunu hiç unutmamak gerek…
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; dilediğine mağfiret eder, dilediğini azaplandırır. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Fetih Suresi, 14)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder