31 Ağustos 2014 Pazar

Üç günlük dünyada en ağır yükü sırtlanmış gidiyorsun...


Üç günlük dünyada en ağır yükü sırtlanmış gidiyorsun...
Söyler misiniz, sizce hayatınız kaç kilo? Şu an bir sırt çantası taşıdığınızı düşünün. Çantanın kollarını omuzlarınızda hissedin. Şimdi de hayatınızdaki herşeyi çantanıza doldurmaya başlayın. Küçük şeylerle başlayın. Çekmecelerdeki, raflardaki ufak tefek eşyalarınızı içine doldurun. Ağırlığın nasıl yavaş yavaş arttığını hissedin. Şimdi daha büyük şeyleri doldurmaya başlayın. Kıyafetler, küçük ev aletleri, lambalar, televizyon. Yavaş yavaş daha da büyüklere geçelim. Koltuklar, yatağınız, arabanızı da içine koyun, işinizi de koyun. Sonra evinizi de çantanıza koyun. Şimdi de yürümeye çalışın. Ne kadar zor değil mi? Böyle kaç adım atabilirsiniz sizce? Ya da önemli olan soru şu: Acaba kaç adım sonra düşeceksiniz ve bunca yükün altında ezileceksiniz?
Bu dünyada iki çeşit insan var. Birisi ölene kadar bu sırt çantasını ağlayarak, söylenerek, üzülerek taşımaya çalışanlar ve her ne olursa olsun bırakmayanlar.  Diğeri de bu sırt çantasını olduğu gibi yere bırakıp, Allah’da dayanıp güvenerek tüm hayatını huzur içinde yaşayanlar...
Bu dünyadaki en büyük lüks güzel villalarda oturmak, son model arabalara, yatlara sahip olmak, adeta para basan bir holdinge sahip olmak değildir. Ya da eşe, çocuklara, akrabalara, dostlara sahip olmak değildir. Çünkü Allah için yaşanmadığında, tevekkül olmadığında, sadece dünya hırsıyla bunlara sahip olunduğunda, bunların hepsinin yükü insanın omzuna biner. Kişi bunları taşıyacağım derken depresyona girer, mahfolur, hastalanır. Para ve mal hırsı onu adeta insanlıktan çıkarır. Kaç tane insan tanıyorum sabahlara kadar malları çalınmasın diye fabrikasında oturan. Kaç tane insan tanıyorum, ödemelerimi nasıl yapacağım diye uyuyamayan. Varlık içinde mutsuz olan, adeta içleri kavrulan insanlar bunlar.
Halbuki bu insanlar bilmyorlar ki, bu dünyadaki en büyük lüks Allah’a tevekküldür. Saray insanı mutlu etmez ama Allah’a tevekkül mutlu eder. İnsan Allah’a tevekkül ettiğinde her türlü sıkıntı ortadan kalkar. İnsan ancak Allah’a tevekkül ettiğinde, başına gelenlere imtihan gözüyle baktığında, olayların hayır olarak yaratıldığını bildiğinde bu dünyada mutlu ve huzurlu yaşayabilir. Çünkü çok zayıf yaratılmıştır. Sırtını Allah’a dayamazsa dik durması adeta imkansızdır.
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)
De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)
Eğer insan Allah’a tevekkül etmezse nerdeyse tüm dünya üzerine çöker. İnsan bir anda sayısız korku ile yapayalnız kalır. Ölüm korkusu, terk edilme korkusu, kanser korkusu, çocuklarını kaybetme korkusu, işten atılma korkusu, deprem korkusu, hastalık korkusu, yanlız kalma korkusu ve bunlar gibi yüzlerce korku insanı yiyip bitirir. İman etmeyen insan bu korkuların ve şüphelerin içinde boğulup gider. Sürekli göğün yüksekliklerinde kalbi sıkışıyor gibi olur. Bir korku biter, bir diğeri başlar. Parasına güvenir, o gider, dostuna güvenir o gider, hatta sırtından bıçaklar. Bedenine güvenir, yaşlanarak çürüyüp tanınmaz hale gelir. İnsan kendine benlik vererek, diğer insanlara benlik vererek tüm bunları kendi başına idare etmesi gerektiğine inanır. Sonunda zayıf yaratılan insan bedeni bu ağır yükü kaldıramaz. Dünyada milyonlarca insanın depresyona girmesinin, ancak sakinleştiricilerle ayakta durmasının nedeni budur.
Gerçekten Allah’a tevekkül eden mümin ise çok büyük bir konfor içinde yaşar.  Kafası çok rahattır, ruhu çok huzurludur. Samimi iman edip tevekkül ettiği için sinirleri alınmış gibidir. Çünkü mümin bu dünyanın imtihan ortamı olduğunu çok iyi bilir. Her şey güzel giderken birden iflas edebilir, aniden her şeyini kaybedebilir. Yine hiç beklemediği bir anda eşini ya da çocuğunu kaybedebilir. “Çok sağlıklıyım” dediği anda ölümcül bir hastalığa yakalanabilir. Ama mümin gerçek yurdunun ahiret olduğunu çok iyi bildiğinden eğilmez, bükülmez, sarsılmaz ve üzülmez. Allah’a tam anlamıyla tevekkül eder. Eğer Allah kendisi için bu imtihanı uygun görmüşse, onun için en hayırlısı budur. Dünya bir eğlence yeri değildir, cennet için bir hazırlık ve eğitim yeridir. Her ne olursa olsun Allah’a tam güvenin gösterilme yeridir.
Sonuç olarak mümin Allah’a daima hüsn-ü zan ile bakar, “Rabbim ne eylerse güzel eyler” der, “Tek güç Allah’ındır” der ve mutmain bir nefisle yaşamaya devam eder. Nasıl olsa her geçen gün onu cennete bir adım daha yaklaştıracaktır. Allah da samimi bir kalple geleni en güzel şekilde karşılayacaktır...
Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, O?ndan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. (Ali İmran Suresi, 160)
"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi, 56)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder