31 Ağustos 2014 Pazar

Allah'ın güzelliklerini görmeden yaşanır mı?


Allah'ın güzelliklerini görmeden yaşanır mı?
Çevrenize bir bakın, sadece işine gücüne bakan, akşam ne yiyeceğini, hangi diziyi seyredeceğini düşünen yüzlerce insan var. Ellerine ekmeklerini alıp, servislere doluşup yorgun argın evlerinin yolunu tutuyorlar. Bütün gün çalışmanın sonunda tek istedikleri şey yemekten sonra ayaklarını uzatıp koltuklarına oturmak, sonra da orada uyuyakalmak. Böyle nerdeyse aynı kısırdöngüyle hayatını geçiren o kadar çok insan var ki. Kafalarından geçen düşünceler hep aynı, nerdeyse hiç değişmiyor. Hiçbiri bu dünyaya neden geldiğini, ne için yaratıldığını düşünmüyor. Önünde yaratılan binlerce iman hakikatini görmüyor, onlara karşı kalbinde bir sevgihissetmiyor. Hepsinden önemlisi kendisini yaratan, kendisine ruh bağışlayan Allah’ı görmezden geliyor.
İnsan bu kadar nankörken Allah ise ona sürekli nimetler yağdırıyor, ona bakıyor, besliyor, yedirip içiriyor. Hem de en güzel nimetlerle, canı ne isterse ona veriyor. Temizlenmesini, rahat uyumasını sağlıyor. Ona sevgi duyacağı eş, aile, çocuk ve kardeşler veriyor. Kısaca insan bu dünyada hiç düşünmeden, hiç şükretmeden sınırsızca tüketiyor da tüketiyor. Oysa durup biran için düşünmesi gerek. Bütün bu güzellikleri yaratan kim? Bana kupkuru topraktan bunca güzel nimeti çıkaran kim? Hastalandığımda bana bakan kim? Bana şifa veren kim? İnsanın tüm bu soruları sorup, düşünüp, tefekkür edip Allah’a yönelmesi gerekiyor. Yoksa şuursuzca, bilinçsizce yaşayan milyarlarca insandan biri olmaktan bir adım öteye geçemiyor.
O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)
Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O’dur; bana yediren ve içiren O’dur; hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur; beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O’dur, din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O’dur; (Şuara Suresi, 78-82)
Aslında Allah’ın güzelliklerini görmeden yaşamak, O’nun farkında olmadan yaşamak gerçek anlamda yaşamak değil. Çünkü Allah’ı sevmeyen, kalbi Allah sevgisi ile dolu olmayan insan bu dünyada gerçek mutluluğu tadamıyor. Ne insanı ne hayvanları, ne doğayı gerçek anlamda sevemiyor. Onları gördüğünde müminlerin kalbinde oluşan tarifsiz duygular, sevinç ve haz, onun kalbinde oluşmuyor. Dünyanın en güzel varlığı yanından geçse buz gibi soğuk gözlerle bakıp hiç etkilenmiyor. Ya da birbirinden güzel nimetleri yiyip bir kere bile “bu güzel meyva kapkara çamurlu topraktan nasıl yaratıldı” diye düşünmüyor. Çevresinde gördüğü tüm olağanüstü güzellikler ona son derece normal geliyor. Alışkanlık ve ülfet işte insanların ruhunu böylesine sarıp, kalplerini de kaskatı yapıyor.
O gökten su indirendir. Bununla her şeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz.) Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır. (Enam Suresi, 99)
Unutmayın ki Allah’ın sevilmeye ihtiyacı yok, bizim şükrümüze ihtiyacı yok, bizim ibadetlerimize ihtiyacı yok. Tüm kâinat saygıyla, hayranlıkla ve teslimiyetle O’nun önünde eğiliyor zaten. Ama bizim O’na, O’nun sevgisine çok ihtiyacımız var.
Müminin Allah’ı deli âşık ruhuyla sevmesi lazım. Coşkuyla, sabah kalktığımızda hemen o aşkla sevdiğimiz Allah aklımıza gelecek, O’nun neşesi ve sevinciyle güne başlayacağız. Böyle bir bayram neşesi, sevinci içerisinde, çünkü sonsuz bir aklın, sonsuz bir gücün, sonsuz merhametin kontrolündeyiz ve O’nun kullarıyız.Bu olağanüstü sevindirici bir şeydir, üstelik sürekli nimetlerini göreceğiz,  sürekli şükredeceğiz. Bir de bize sonsuz cennet hazırlamış güzel Allah’ımız. Bunun sevinci tabi yürekleri kaplar ve bir an dahi unutmamamız lazım, her an O’nun sevinci ve heyecanı içerisinde akşama kadar bayram gibi çoşku içerisinde yaşamamız lazım, hatta rüyamızda bile Allah sevinciyle yaşamamız lazım.  Allah’ın istediği de böyle bir sevgi, böyle bir dostluk, böylesine yakın bir arkadaşlık…
Ey insanlar, Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah’ın dışında bir başka Yaratıcı var mı? (Fatır Suresi, 3)
Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah’tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O’na yalvarmaktasınız. (Nahl Suresi, 53)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder