28 Ekim 2013 Pazartesi

Discovery Channel’ın evrim ve insan aklıyla ilgili yanılgılarına bilimsel cevap - 2


Discovery Channel’ın evrim ve insan aklıyla ilgili yanılgılarına bilimsel cevap - 2
Darwin balinaların ayılardan evrimleştiğini söyleyerek büyük bir komediye imza atmıştır.

Yazıma ikinci bölümde devam ediyorum. Birinci bölümde Discovery Chanel’in Neandertal insanı ile ilgili yanılgılarından bahsettim. İlkelden gelişmişe bir insan evrimi yalnızca evrimcilerin hayali bir senaryosundan ibarettir. İnsan beynindeki detaylar evrimcileri köşeye sıkıştırmaktadır. İnsan beynini incelemeye devam edersek;
Beynin, bu üstün tasarımın yanısıra verimlilik gözetilen bir işleyişi de bulunmaktadır. Berkeley'deki California Üniversitesi'nde optometri ve psikoloji profesörü olan Martin S. Banks bu konuda: "Beyin, gerçek hayatta muhtemelen ihtiyaç duymayacağı bilgiyi korumak için fazladan enerji harcamama özelliğiyle verimlidir." demektedir .
Görüldüğü gibi beyindeki düzenleme ve işleyiş mükemmel bir tasarıma sahiptir.Pinker ve diğer evrimciler ise, beyindeki bu düzenin, tamamen rastlantısal mutasyonlarla oluştuğunu ileri sürmektedirler. Hiç bir düşünme kapasiteleri olmayan atomların, sadece rastlantılara dayalı uzun bir "evrim süreci" sonucunda, insan beyni gibi muhteşem bir tasarımı oluşturduğunu iddia etmektedirler. Hiç bir bilimsel dayanağı olmayan bu iddia, akla da aykırıdır. Genetik araştırmalar, mutasyonların genlere bilgi eklemesi diye bir durumun söz konusu olamayacağını, eğer etkili olacaklarsa organizmaya daima zarar verdiklerini göstermiştir.Laboratuvarlarda yapılan suni mutasyonlar tek bir canlıya dahi fayda sağlamış değildir. Mutasyona maruz kalan embriyoların sakat veya ölü doğdukları görülmüştür. Mutasyonla beyindeki gibi 'düzen' sağlanamayacağı açıktır. Bunun gerçekleşme ihtimali, bir hesap makinesine vurulacak çekiç darbelerinin onu dünyanın en kompleks bilgisayarına dönüştürmesi kadar imkansızdır.
Davranışların sinir hücreleri ve bunların ilişkileriyle ilgili olduğu iddiası da bir dogmadır. Beyinde davranışlarla ilgili nöron aktivitesi tespit edilmektedir, ama tüm davranışların kaynağı olan bilincin beyne indirgenebilen bir açıklaması yoktur. MIT'de sosyal psikolog olarak görev yapan Daniel Wegner davranışın mucizevi yönünü şöyle ifade etmektedir:
"Bilinçli istek ile davranış arasındaki ilişki, bir sihirbazın değneğiyle bir şapkadan çıkardığı tavşan arasındaki ilişki gibidir-- sadece tavşanı çıkaran şey sanki değnekmiş gibi görünüyor."
Davranış, insanın çevresine uyma ya da çevresini kendisine uydurma arasında yaptığı seçimleri gerçekleştirmeye yönelik hareketlerdir. Bu davranışların mümkün olması kişinin kendisi ve çevresi hakkında bilgi sahibi olması yani bilinç sahibi olmasıyla ilgilidir. Bilinç ise materyalizmin en büyük açmazlarından biridir. Çünkü bilinci maddeye indirmek mümkün olamamıştır: bilincin beyinde hangi bölgede ve nasıl ortaya çıktığına dair hiçbir ipucuna rastlanamamıştır. Bir hücre yığını olan insanda nasıl olup da bilincin ortaya çıktığı materyalistler açısından hala gizemini korumaktadır. Deneysel alanda yapılan beyin tarama çalışmaları da teorik alanda ortaya konan teoriler de bilinci açıklamada başarısız olmuştur. "Bilinç Problemi" isimli kitabın yazarı Colin McGinn bu başarısızlığı şu şekilde itiraf etmektedir:
"Uzun bir süredir beden-zihin problemini çözmeye çalışıyoruz. Bütün çabamıza rağmen bir sonuç alamadık. Bu problem gizemini hala sürdürüyor. Bana kalırsa bu sırrı çözemediğimizi samimi bir şekilde itiraf etmenin vakti geldi.."
Tüm bunlar davranışların, sinir hücrelerine bağımlı olmadığını ortaya koymaktadır. Steven Pinker aslında materyalizmin bilinç açmazını gayet iyi bilmektedir. Davranışları sinir hücreleri arasındaki ilişkilere dayandırırken tutarlı açıklama yapmaya değil, materyalizm açmazını örtbas edip gizlemeye çalışmaktadır.
Sosyal Konumu Koruma Davranışları Evrime Kanıt Değildir:
Discovery Channel bazı şempanze davranışlarından örnek vererek insanlarla arasında akrabalık ilişkisi kurmaya çalışmaktadır. Belgeselde bir şempanzenin, dostluk kurmak istediği bir şempanzeyi etkilemek için onun düşmanı olan şempanzeyi, başka şempanzeleri tırmalıyor olduğu anda dövdüğü anlatılmakta ve böylece "arkadaşımın düşmanı düşmanımdır" mesajı verdiği belirtilmektedir. Bu örnek verildikten sonra önyargılara dayalı bir benzetme yapılmaktadır:"Şempanzelerle ortak özelliğimiz iletişimin ne demek olduğunu ve bunun sosyal konumumuzu tehdit edebileceğini anlamamızdır".
Şempanze ve insanın bu benzer davranışa sahip olması onların evrimsel akraba oldukları iddiasına kanıt olarak gösterilemez. Çünkü bu tür güç gösterileri başka canlılar arasında da vardır. Örneğin filler kendi gruplarının bölgesine giren başka fillere izin vermezler. Ayrıca liderle giriştiği mücadeleyi kazanan fil diğer üyeler tarafından yeni lider olarak benimsenir. Kısacası şempanzeler gibi, grubun diğer üyelerine mesaj verme yeteneğine sahip, sosyal konumunu korumaya çalışan başka canlılar da vardır. Ama elbette fillerin de insanlar gibi sosyal konuma önem vermeleri bizi fillere akraba yapmaz.
Discovery Channel şempanze grubunun görüntülerine yer verdiği sırada insanın şempanzeden altı milyon yıl önce ayrılıp ayrı bir koldan evrimleştiğini ileri sürerek evrim propagandası yapmaktadır. İnsanlar ve şempanzeler, doğadaki diğer tüm türler gibi, birbirlerinden tamamen ayrı canlılardır. İki türün sözde evrim sürecinde altı milyon yıl önce ayrıldıkları iddiası hiçbir bilimsel kanıta dayanmamaktadır ve sadece evrim teorisinin bir kabülüdür. Bilimsel kanıtlar bu senaryolara destek olarak gösterilen fosillerin çarpıtıldığını, gerçekte bunların ara türlere değil soyu tükenmiş insan ırklarına veya maymun türlerine ait olduğunu ortaya koymuştur.
Bu büyük uçurumun sözde evrimle nasıl aşılabileceğine dair hiçbir kanıta sahip olmayan Dawkins, tamamen hayali bir iddiada bulunmaktadır:
"Kültür birimleri DNA molekülleri gibi kendini kopyalarsa o zaman yeni bir Darwinizm teorisi oluşabilir."
Discovery Channel'da bu iddia ortaya atıldıktan sonra hiçbir yorum yapılmamaktadır. Doğal olarak kültür biriminin ne olduğu ve insan kültürünün bu birimlerin kopyalanmasıyla nasıl oluşmuş olabileceğine dair açıklama yapılması gerekir. Dolayısıyla bu yüzeysel ifadeler bilimsel açıdan bir anlam ifade etmemektedir.
Son olarak, genler arasında rekabet olduğu ve bu rekabetin biyolojik evrimi şekillendirdiği iddiası, rastgele mutasyonların etkisi gözönüne alındığında geçersiz kalmaktadır. Ünlü evrimci Dawkins tüm evrimcilerin yaptığı gibi DNA da saklı olan yüklü miktarda bilginin tesadüflerle ortaya çıktığını bir dogma olarak benimsemektedir. Genetik araştırmalar rastgele mutasyonların türlerin DNAsına bilgi ekleyerek onları başka türlere dönüştürmesinin mümkün olmadığını ortaya koymuştur.
Sonuç olarak insan aklının kaynağı evrimsel patlama değil, yaratılıştır. İnsan diğer canlılardan çok üstün bir varlıktır. Kurduğu medeniyet muhteşem bir bilgi birikimi ortaya koymaktadır. Felsefe, tıp, üniversiteler, bilim, teknoloji, siyaset, sanat... tüm bunların kaynağı sahip olduğu bilinçten kaynaklanmaktadır. Bilinç, dil ve konuşma ise materyalizmle açıklanması asla mümkün olmayan kavramlardır. İnsanın akıl veya beden açısından şempanzelerle hiçbir akrabalığı yoktur. Aklın kaynağını dahi açıklayamayan evrimle, akılda bir patlama yaşanması mümkün değildir. Evrim teorisinin büyük yanılgısı ortadadır: Hiçbir patlama düzen doğurmaz. Kör tesadüflerle ortaya çıkan rastgele mutasyonlar insan beyninde bir patlama meydana getirip 'dünyanın en kompleks' tasarımını meydana getiremez.
Materyalistlerin kabul etmek istemediği gerçek ortadadır: İnsan aklının ve bilincinin maddeyle açıklanması mümkün değildir. Beyindeki atomlar hissedemez, bilemez ve konuşamazlar. İnsan aklının kaynağı şuursuz atomlar değil, üstün bir akıldır, yaratılıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder