15 Eylül 2013 Pazar

“Risale-i Nur’da Mehdiyet yok” diyenlere cevap 5!

“Risale-i Nur’da Mehdiyet yok” diyenlere cevap 5!
Mehdiyet karşıtlarına verilecek en güzel cevap Bediüzzaman'ın kendi sözleridir.

Şimdi bir Nur talebesi Nur dersanelerinde gidip de “Hz. Mehdi çıkacak, Hz. İsa ile birlikte İslam’ı hakim edecek,Bediüzzaman bunu Risalelerde müjdelemiş, açıkça söylemiş.” diyemiyor, çünkü hemen susturuyorlar, hiçbir şekilde gerçekleri duymak istemiyorlar.  Hz. Mehdi konusu açıldığında Bediüzzaman’ın değerinin düşeceğini düşünüyorlar. Kimi Hz. Mehdi “şahs-ı manevidir” diyor, “şahıs olarak gelmeyecek” diyor. Peki Bediüzzaman’ın Risalelerde müjdelediği, “benden bir asır sonra gelecek dediği şahıs kim” diye sorduğunuzda da sizi susturup dersaneden çıkartıyorlar. Daha da zorlarsanız Bediüzzaman’ı inkar ediyorlar. Bu yüzden benim bu yazı dizim tüm Nur talebeleri için çok önemli. Her Nur talebesi Bediüzzaman’ın Hz. Mehdi’yi defalarca müjdelediğini, Risalelerin Hz. Mehdi ile ilgili çok fazla bilgi içerdiğini bilmelidir. Bu yüzden Risalelerde Mehdiyetin nasıl anlatıldığına devam ediyorum.
BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ'NDEN BİR ASIR SONRA HZ. MEHDİ (AS) VE ŞAKİRTLERİ ZULMÜ DAĞITACAK
Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. (Tevbe Suresi, 32) âyetindeki "Yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim" (Allah'ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.)cümlesi, kuvvetli ve letafetli münasebet-i mâneviyesiyle beraber şeddeli lâm'lar, birer lam ve şeddeli mim asıl kelimeden olduğundan, iki sayılmak cihetiyle bin üç yüz yirmi dört (H. 1324 – M. 1906) ederek, Avrupa zâlimleri devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmek niyetiyle müthiş bir suikast plânı yaptıkları ve ona karşı Türkiye hamiyetperverleri, hürriyeti "yirmi dört (24)"te ilânıyla o plânı akîm bırakmaya çalıştıkları halde, maatteessüf, altı-yedi sene sonra, harb-i umumî neticesinde yine o suikast niyetiyle, Sevr Muahedesinde (1920)
Kur'ân'ın zararına gayet ağır şeraitle kâfirâne fikirlerini yine icrâ etmek olan plânlarını akîm bırakmak için Türk milliyetperverleri cumhuriyeti ilânla mukabeleye çalıştıkları tarihi olan bin üç yüz yirmi dört (1324)'e, tâ "dört (34)"te, tâ "elli dört (54)"te tam tamına tevâfukla, o herc ü merc içinde Kur'ân'ın nurunu muhafazaya çalışanlar içinde Resâili'n-Nur Müellifi "yirmi dört (24)"te ve Resâili'n-Nur'un mukaddematı "otuz dört (34)"te ve Resâili'n-Nur'un nuranî cüzleri ve fedakâr şakirtleri "elli dört (54)"te mukabeleye çalışmaları göze çarpıyor….
 Eğer şeddeli mim dahi şeddeli lâm'lar gibi bir sayılsa, o vakit bin iki yüz seksen dört eder. O tarihte Avrupa kâfirleri devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmeye niyet ederek on sene sonra Rusları tahrik edip Rus'un "doksan üç (93)" muharebe-i meş'umesiyle âlem-i İslâmın parlak nuruna muvakkat bir bulut perde ettiler. Fakat bunda Resâili'n-Nur şakirtleri yerinde Mevlâna Halid'in (k.s.) şakirtleri o bulut zulümatını dağıttıklarından, bu âyet bu cihette onların başlarına remzen parmak basıyor. ŞİMDİ HATIRA GELDİ Kİ, EĞER ŞEDDELİ LÂM'LAR VE MİM İKİŞER SAYILSA, BUNDAN BİR ASIR SONRA ZULÜMATI DAĞITACAK ZÂTLAR İSE, HAZRET-İ MEHDÎNİN ŞAKİRTLERİ OLABİLİRHer ne ise... Bu nurlu âyetin çok nuranî nükteleri var. "Damla denize delâlet eder" sırrıyla kısa kestik. (Şualar, sf. 623-624)
Bediüzzaman’ın vekili Seyyid Salih Özcan: “İttihad-ı İslam mutlaka olacak”, Video:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder