25 Ağustos 2013 Pazar

Vücudunuzun ayar ve kontrol merkezi: Tiroid Bezi

Vücudunuzun ayar ve kontrol merkezi: Tiroid Bezi
Bir sistemin aksaksız ve en verimli ve uyumlu şekilde çalışabilmesi için, işleyiş kurallarının ve bağlantı elemanlarının çok iyi çizilerek, oto-denetim mekanizmasının da eksiksiz kurulması gerekir. Bizlerin de, çok kompleks sisteme ve alt-sistemlere sahip olan bedenimizin de aksaksız ve uyumlu çalışması için böyle bir oto-kontrol sisteminin bulunması şart. Bu yüzden de içimizde tüm vücudumuzu denetim altında tutan böyle bir kontrol organı var. Belki de farkında bile olmadığımız tiroid bezinin nasıl muazzam işler yaptığını size anlatmak istiyorum:

Bildiğimiz gibi, bugün hemen tüm profesyonel işletmelerin ve fabrikaların en büyük hedefi: “verimlilik”tir. Bunun için ve bunun üzerine dünyanın en iyi ekonomistlerinin çalışmaları ve tezleri vardır hatta. Yani karlılık ve sürdürülebilirlik için başta gelen koşul olduğunu anlıyoruz artık günümüzde. Oysa ki, en iyi verimlilik ve sürdürülebilir sağlıklı çalışma için vücudumuzdaki söz konusu denetim sistemi yaradılışın ilk gününden beri var..

İnsan vücudunu bir fabrikaya benzetirsek, bu fabrikanın verimden sorumlu yöneticisi ise TİROİD BEZİDİR. Bu organın ağırlığı yalnızca 20-40 gram arasında değişir ama sağlıklı bir yaşam için tüm organların çalışma hızlarını ve uyumlarını yani metabolizmamızı denetler.

Tiroid bezi salgıladığı tiroksin hormonu yardımıyla 100 trilyon hücrenin çalışma ritmini teker teker düzenler, hızlarını ayarlar. Besinlerin hücreler tarafından enerjiye çevirim hızlarını belirler. Bu da yediğimiz besinlerden hangi verimle faydalandığımızı tespit eder. Vücudumuzda kesintisiz gerekli anlarda 24 saat içerisinde salgılanan hormonlar:

TİROKSİN:
Tiroksin hormonu, vücuttaki bütün hücrelere etki eden bir hormondur ve hücrelerin kullanacağı oksijen miktarını belirler. Örneğin bir hücrede mitokondrinin bulunduğu ortama tiroksin hormonu verildiğinde, oksijen tüketimi ve enerji üretimi artar. Kandaki tiroksin yetersizliğinde ise metabolizmanın yavaşlamasının yanı sıra doku sıvısında su ve sodyum miktarı artar. Kanda kolesterol miktarı yükselir.
İnsan vücudunu oluşturan dokular sürekli yenilenir. Günde yaklaşık 200 gram kas ve doku hücresi yenilenir.1 Bunu sağlamak içinse, vücudumuzda her dakika 200 milyon hücre doğar ve ölmüş hücrelerle yer değiştirir. İşte vücudumuzdaki bu restorasyon ve yenilenme faaliyetinin hızını belirleyen de tiroksin hormonudur.
Kalsitonin hormonu, paratiroid bezinden salgılanan parathormon (PTH) ile birlikte vücudun kalsiyum-fosfat miktarının düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Kalsiyum miktarının düzeni ise insan açısından son derece hayatidir. Bu madde, kemik oluşumu, kas ve sinir sisteminin çalışması, kanın pıhtılaşması, hücre zarından aktif taşımanın yapılması gibi son derece hayati işlerde kullanılır. Bu nedenle kanda belirli bir düzeyde kalsiyumun mutlaka bulunması gerekir. İşte bu yüzden kemikler, kalsiyum depolayan bir banka görevi görür. İki farklı hormon da bu bankaya kalsiyumun yatırılmasını ya da geri çekilmesini sağlar.
Tiroid bezinin üzerinde bulunan paratiroid bezinin ürettiği parathormon kandaki kemiklerde depo edilen kalsiyumun kana geri verilmesinde rol oynar. Bu hormonun salgılanması, hipofiz bezi ve sinir sisteminin doğrudan etkisi olmadan, kandaki kalsiyum miktarına göre otomatik olarak düzenlenir. Bu hormon kanda kalsiyum miktarı düştüğünde bunu hemen tespit eder ve doğrudan kemik hücrelerine etki ederek, kemikten kana kalsiyum geçişini hızlandırır. Kandaki kalsiyum miktarı belli bir seviyeyi geçtiğinde ise tiroid bezinden kalsitonin hormonu salgılanır. Kalsitonin kandaki fazla kalsiyumun kemiklerin yapısına geçerek orada depolanmasını sağlar.
Tiroid bezimiz aslında yalnızca hücreler topluluğuysa, adeta en ileri bilimsel derecedeki laboratuvar gibi, dakika dakika ölçümler ve üretim yaparak bu kadar “akıllıca” çalışmayı nasil bilir? Bu üzerine çok düşünülecek bir sorudur ve belki de asıl soru asıl denetleyenin kim olduğudur? Burada çok üstün bir akıl var. Allah bizler farkında bile değilken hepimizin vücudunun içini bizi koruyacak sistemlerle donatmış, öyle değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder