25 Ağustos 2013 Pazar

Peki ama nasıl tad alıyoruz?

Peki ama nasıl tad alıyoruz?
Çocukluğunuzdan beri yediğimiz elma, her zaman aynı elma öyle değil mi? Hiçbir zaman elmanın tadına şaşırmaz, ilk defa yiyormuş hissine kapılmayız. 10 gün önce yediğimiz yemeğin de tadı hala aklımızda. Aynı yemeği tekrar yesek, tadını hemen hatırlar ve aynı lezzeti alabiliriz. Ama burada çok ilginç olan durum var: bugün dilinizde bulunan tathücrelerinin 10 gün öncekilerden tamamen farklı olduğunu biliyor musunuz?
Tat hücreleri sürekli olarak yenilenen hücrelerdir. Aşırı sıcak veya aşırı soğuk yiyecek ve içecekler, asitli besinler, koyu bir kahve veya bir bardak greyfurt suyu onları büyük ölçüde yıpratır ve kısa bir süre içinde ölmelerine neden olur. Tat hücreleri ölür, fakat hemen o anda tat tomurcuğunda olgunlaşan yeni hücreler, eskilerin yerini alırlar.
Bu işlem öylesine hızlı ve öylesine profesyonelce gerçekleşir ki, bazen akşam yemeğinde kullandığınız tat hücreleri kahvaltıdakilerden farklıdır. Ama siz, aynı şeyleri yemiş olsanız da, bunların tadını yadırgamazsınız. Çünkü yeni üretilen hücre, tam olarak eski hücrenin sahip olduğu bilgilerle donatılmıştır.
Bu elbette olağanüstü bir olaydır. Bunun için bir hücrenin hafızaya sahip olması, tattığı her yemeği hatırlaması gerekmektedir.Bedeninizdeki diğer hücreler de sürekli olarak yenilenirler.Ama hiçbir zaman gözlerinizin şeklinde veya renginde, burnunuzun görünümünde bir değişiklik olmaz. Yeni üretilen hücreler, hiçbir zaman yanlış bilgiyi almaz, hiçbir zaman yüzünüzün veya vücudunuzun herhangi bir yerinde şekil bozukluğuna sebep olmazlar.
Peki Nasıl Tat Alıyoruz?
Yapılan araştırmalara göre, dilimizin üzerine konulan bir şeyin tadını algılamamız sadece 0.2 - 0.5 saniye sürmektedir.
Gelişmiş bir mikroskop altında incelendiğinde, dilde ilk göze çarpan sözü edilen yapısal düzenlemenin varlığı olacaktır. En küçükten en büyüğe doğru sıralama şu şekildedir: Tat hücresi, tat tomurcuğu ve papilla.
Dilde toplam 10.000 civarında tat tomurcuğu vardır. Her tat tomurcuğunda sayıları 50 ile 100 arasında değişen tat hücreleri yer alır.
Bu sayılar, yaratılıştaki dengeyi göstermesi açısından önemlidir. Çünkü tat hücreleri ve tomurcuklarının sayıca normalin altında olması durumunda tat alma yeteneği azalmakta, hatta kaybolmaktadır; normalin üstünde olması durumundaysa alışılmış tatların aşırı tatlı veya acı şeklinde algılanması söz konusu olmaktadır.
Gözümüzü kapayıp açmamızdan daha kısa sürede gerçekleşen tat alma işlemi, yediğimiz besinlere ait tat bileşiklerinin tükürük içinde erimeleriyle başlar.
Tuzlu gıdaların tadının daha hızlı alınmasının nedeni, tuzun tükürük içinde diğerlerine göre daha çabuk erimesidir. Hatta besinlerin kokusunun alınmasıyla tükürük bezleri sıvı salgılamaya başlar ve dil tat almaya hazır hale gelir.
Tat almadaki her detay gibi, tükürük bezlerinin sıvı salgılaması da önemlidir. Düşünün ki bu salgı olmasaydı, kuru besinlerin tadını alamayacaktık.
Bu salgı, sindirim ve savunma sistemlerine yardımcı olan protein ve enzimler içermektedir. Bu salgının üzerinde yapılan tüm araştırmalar, sıvının yapısının oldukça kompleks olduğunu ortaya koymaktadır.
Yiyeceklerden gelen tat molekülleri ile dildeki tat hücreleri arasındaki haberleşme, hücrenin tepesindeki mikrovillus denilen tüy benzeri yapılarda kurulur.
Tat bileşikleri, aynı zamanda haberci moleküllerdir; görevleri, taşıdıkları mesajı, tat hücresinin zarının üzerindeki reseptörlere veya iyon kanallarına iletmektir.
Pek çok farklı tat bileşiğine karşılık, farklı haberleşme yolları mevcuttur. Yani tatlı, ekşi, acı, tuzlu gibi farklı tatlar için değişik iletişim ağları kurulur. Diğer bir ifadeyle, tat hücreleri birden çok sayıda haberleşme yöntemine sahiptir.
Tuzluluk ve ekşiliğe dair haber taşıyan tat molekülleri, doğrudan doğruya tat hücresinin zarındaki iyon kanallarıyla bağlantı kurarlar. Tatlı, acı ve diğer tat molekülleri ise hücre zarındaki reseptörlere bağlanırlar.
Sonuç olarak da bu uyumlu ve benzersiz yaratma sayesinde farklı tatları en mükemmel şekilde algılamış oluruz.
Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. (Hac Suresi, 5)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder